BİRLİK MÜCADELE ZAFER GELENEĞİNİ YENİDEN AYAĞA KALDIRMAK İÇİN...
Atılım ve ESP çevresinde uç veren bürokratik çürüme ve tasfiyeci sapmaya karşı "Birlik Mücadele Zafer" geleneğini yeniden ayağa kaldırmak tarihsel bir zorunluluk haline gelmiştir.
Yaşanan sorunlar önceki yazılarda ele alınmıştı. Mücadele arayışları bakımından ise -dağınık ve yer yer birbirinden kopuk olmakla birlikte- öne çıkan gündemler şunlardır:
1) Temel tartışma gündemi yasallaşma, sağcılaşma, birçok mücadele alanından tasfiye olma üzerinedir. Bu başlıkta öne çıkan fikirler şöyle özetlenebilir: Faşizm koşullarında komünistlerin, yasal partiyi stratejik araç görmesi, yasa dışı mücadelenin yerine 'fiili meşru mücadele' adı altında yasal mücadelenin ikame edilmesi, meşru mücadeleyi de yasal partiyi merkeze koyarak yürütmeye çalışmasına yönelik eleştiri, tepki ve düşünceler...
Kitlelere sesini duyuramasa da komünist gerilla, devrim toprakları ve zindanlardan; sınıf, kadın ve gençlik cephesi başta olmak üzere birçok mücadele alanından benzer eleştiriler ve arayışlar yükselmektedir. Bunlar tasfiyeci klik tarafından gizleniyor, baltalanıyor ya da geçiştirilmek isteniyor. Komünistler kitlelere seslerini duyuramazken, tasfiyeci klik adanmış komünistleri itibarsızlaştırmaya çalışıyor. 'Masumane sohbetler', 'anı paylaşımı' adı altında gerçek dışı aktarımlar yapıyor. Ölümsüzleşen, tutsak düşen, savaşan, tecrit altında olan komünistlerin eleştiri ve uyarıları ise görmezden geliniyor.
2) İkincisi, Kurdistanileşme çizgisinin sekteye uğratılmasına dair görüşlerdir. Yarım asırlık birikime rağmen, Marksist Leninistlerin Kurdistan'da partileşme düzeyi kazanıp, seksiyon örgüt formundan ileri gidememesi ciddi bir tartışma konusudur. Bunun altında yatan nedenin Türkiye ve Avrupa merkezli bakış açısı ve egemen ulus zihniyetinden kopamamak, tasfiyeci kliğin iktidarcılık hırsından kurtulamaması olduğu değerlendiriliyor. Misak-ı milli sınırlarına bağlı devrim ve örgüt anlayışlarını dayatmanın, Kurdistanileşme çizgisini de sekteye uğrattığı, Türkiye ve Avrupa gibi alanlarda da gelişimin önünü tıkadığına yönelik tartışmalar oldukça yaygındır.
Yapılan eleştirilerin başında 'taktik ayrışma' biçiminde formüle edilen, esas olarak yurtsever hareketle kurulan ilişkide rekabetçi-ayrıştırmacı ya da fırsatçı-çıkarcı bir hatta sürüklenen tarz, anlayış ve kişiliklerin eleştirisi yer alıyor. Kurdistanileşme konusunda alınan en temel kararların dahi uygulanmaması, Dersim ve Serhat atılımı gibi atılan tarihsel adımların liberal 'orta sınıf' lafazanları, yasal particiler ile mülteciliğe saplanıp kalmış kesimler tarafından boşa düşürülmesi ciddi bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Komünistlerin, kitlelerin büyük bir bölümünün yürütülen tartışma ve yapılan eleştirilerden haberi dahi yoktur.
3) Üçüncüsü, komünist harekette kendini üretmeye devam eden erkek egemenliği ve onunla ittifak yapan kesimlerin iktidarcı tarz ve anlayışla cins özgürlükçü çizgiyi zayıflatması, parti ortamlarını zehirlemesi, ahlakçı tutuculuk ya da liberal özgürlük anlayışlarıyla cins özgürlüğü çizgisini boşa düşürmesine dair eleştirilerdir. Bu görüşler de politik, örgütsel, ideolojik boyutları ve olumsuz sonuçlarıyla gündem haline gelmektedir. Erkek egemen akıl ve zihniyetin öz eleştiri pozisyonuna geçmek yerine cins özgürlük mücadelesinin öncülerine yol gösterme pratikleri de hem kendini üretmeye hem de mücadele konusu olmaya devam ediyor.
Genç, kadın ve LGBTQ+ komünistler bu mücadelenin öncülüğünü üstleniyor.
4) Bir diğer gündem, işçi sınıfı ve emekçi halkların sermayeye karşı mücadelesinden fikir ve pratik olarak kopulduğuna dair tartışmalardır. Bu gündem, politikada işçi sınıfına öncülük etme misyonu ve sınıf içinde faaliyet yürütme pratiğinden uzaklaşma; örgütsel açıdan uzun süreli mücadelelerin yerine popülist dar grup eylemlerini esas alma, uzun süreli direniş ve ayaklanma stratejisinin yerine gündelik 'kampanyalar'ı ikame etme; ideolojik açıdan ise işçi sınıfının rolünün yadsınması, sınıf mücadelesine yönelik güvenin yitirilmesi biçiminde özetlenebilir.
Bu başlıklar da komünist hareketin kadroları, yerel kadrolar, sınıf hareketi cephesi ve Marksizm Leninizm bilinci taşıyan aydınlar tarafından yoğunluklu olarak gündeme getirilmektedir. Bu gündem 'ekonomizm' biçiminde yaftalanarak gündeme dahi alınmamakta, kitle faaliyetinde ısrar edenler yasalcı bürokratizm tarafından bastırılmakta, direnç gösterenler tasfiye edilmektedir. Oysa komünistlerin kitle çalışmasından kopukluğu, seçkin bir zümre gibi hareket etmeye başladığı nesnel bir olgudur.
Komünist hareketin yanı sıra, Türkiye solunda en temel ideolojik saflaşmalardan biri de bu temelde gerçekleşmektedir.
5) Beşincisi ESP ve Atılım çevresinin diğer gruplardan, kitle hareketinden beslenmek, öğrenmek yerine onu araçsallaştırdığına, kendini amaç haline getirdiğine dair görüşler ve bu eksendeki tartışmalardır. Önemli bir kesim, yeni dönemde komünistlerin birlik devrimi çizgisini büyütmesi, program, örgüt modeli ve mücadele açısından ortaklaştığı kendi dışındaki komünist gruplarla yeni birlik devrimleri gerçekleştirmesi, kendini kitle hareketi içinde yeniden var etmesi gerektiğini savunuyor. Birleşik mücadele cephelerini daha güçlü savunmak gerektiği ileri sürülüyor.
Genç komünistler bu tartışmalara da öncülük ediyor. Bu tartışmayı yalnızca gençler değil; grupçuluk, ekipçilik eleştirileri yapan deneyimli kadrolar da yürütmektedir. Birlik mücadele zafer çizgisini ve kültürünü benimseyen komünistler, tasfiyeci kliğin partiyi -aslında kendilerini- amaç haline getirmeye çalışmasına her zeminde itiraz ediyor.
Bu gündem özellikle ekoloji, sınıf ve gençlik cephelerinden yükseliyor.
Komünist hareket için aynı zamanda yeni bir eşik anlamına gelen bu gündemler -varsa farklı gündemler de- tüm yerellerde en geniş kesimleri kapsayacak biçimde tartışmaya açılmalı, tüm yapılar hem aşağıdan yukarı hem de yukarıdan aşağı değişime zorlanmalıdır.
Tasfiyeci sapma yalnızca genel geçer kolektifizm önerileriyle değil, bu zemini yaratmak için ortaya konacak kararlılığa, kolektifizmi kasıtlı olarak baltalayan pratiklerle mücadele etmeye de gereksinim duyar.
Kitle hareketine ve devrimcilere zarar vermemeyi ilke edinerek,
bürokratik çürüme ve tasfiyecilik pratiklerine karşı 'fiili meşru mücadele' yollarıyla yürünmeli, bu yolun geliştirilmesinden imtina edilmemelidir.
- Savaşan parti-örgüt-birey gerçeği tıpkı düşmanın karşısına konduğu gibi tasfiyeci sapmanın, bürokratik çürümenin karşısına da konmalı.
- Mücadelenin yeni sorunlarını aşmak için arayışçı, yol açıcı, birleştirici 'Hareket' ruhu yeniden ayağa kaldırılmalı.
Bu tarihsel eşik de aşılacak, komünistler bu topraklara armağan ettikleri en büyük güç olan birlik mücadele zafer geleneğini yeniden ayağa kaldıracaktır.
Er ya da geç...
BİRLİK MÜCADELE ZAFER
Yorumlar
Yorum Gönder