MLKP 7'İNCİ KONGRESİ'NDE DERİNLEŞEN AMAÇ VE YOL BİRLİĞİNİ YİTİRME SORUNU

MLKP, 7'inci kongresinin kararlarını yayınladı. Kararlar birçok yönden ele alınabilir. Bu yazıda yalnızca program ve stratejiye yönelik başlıklar değerlendirilecektir. Kararlara şuradan ulaşılabilir:

https://twitter.com/MLKP_IB/status/1743687386284851643

Belgelerde, program ve strateji kapsamında değerlendirilebilecek yalnızca iki karar var.

- Emekçi memur kelimesi yerine kamu emekçisi kelimesinin getirilmesi.

- Ekolojik devrim perspektifiyle 5 bölümde yapılan kelime değişiklikleri.

Bu değişikliklerin doğruluğu bakımından herhangi bir görüş ayrılığı ya da tartışma yoktur. 

Ancak, 6'ıncı Kongre'nin açıklandığı 2018'den bu yana tüm dünya adeta çalkalanmıştır. Kapitalizm ve emperyalizmin yapısında ayyuka çıkan gelişmeler, bölgesel devrim gibi birçok gündemde yanıtlanması gereken yeni sorunlar doğmuştur. Kurdistan'da partileşme, sosyalizmin sorunları, Türkiye'de rejimin yapısı ve ittifak sorunu gibi 7'inci Kongre'ye ertelenen tartışmalarda ise bir kez daha karar alınamamıştır. 

6'ıncı Kongrede belirginleşen; program ve stratejinin sorunlarını çözmede iradeleşememe ve amaç birliğini yitirme sorunu, 7'inci Kongre'yle daha ciddi bir boyuta varmıştır.

Program ve strateji, komünist bir partide amaç ve yol birliğini yaratan iki temel olgudur. Program amacınızdır, strateji ise gideceğiniz yolunuzdur. Amaç ve yol birliği olmadan irade birliği de sağlanamaz. Program ve stratejinin gündemleri sürekli ertelenirse ya da görüş ayrılıkları aşılamazsa, o parti siyasal mücadelede lokomotif rolünü oynayamaz. 

MLKP tarihinde, Parti'nin bilimsel sosyalizmi rehber edinmesi öne çıkan niteliklerinin başında gelir. Bu nitelik, program ve strateji belgeleri üzerine yapılan tartışmalara ve bu tartışmalar ışığında alınan kararlara yansır. 4-5 yılda bir yapılan kongrelerin en önemli özelliği, MLKP'nin program ve stratejisini dönemin ortaya koyduğu gerçekler ışığında yenileyebilmesi, bu açıdan iradeleşebilme gücüdür. Kongrelerin, örgütsel açıdan hangi zorluklar yaşanırsa yaşansın, titiz ve kolektif bir program-strateji önhazırlığı ve çalışmasıyla, dönemin sorunlarına bilimsel yanıtlar sunması beklenir. Özellikle 1, 3, 4 ve 5'inci kongreler incelendiğinde bu açıdan iradeleşme gücü hissedilebilir. Kamuoyuna açıklanan program ve strateji belgeleri yaşayan, değişen ve güncel sorunlara yanıt olan Parti gerçeğini oldukça güçlü biçimlerde hissettirir. 7'inci Kongre ise gelişmeleri "siyasal durum değerlendirmeleri" biçiminde geçiştiriyor. Bunun, iradeleşme düzeyi kazanamamakla ilgili olduğu açıktır. 

Kongre'nin iradeleşemediği, amaç ve yol birliğini sağlayamadığı fakat Türkiye, Kurdistan ve Ortadoğu devrimi bakımından acilen yanıtlanmayı bekleyen gündemler şunlardır: 

1) MLKP programı kapitalizmin varoluşsal bir kriz yaşadığını savunuyor. Oysa kapitalizm, varoluşsal krizini uzaya açılma, emek ve sermaye alanında dijitalleşme ve emek fazlasını açlık, salgın, savaş ve felaketlerle yok etme hamlesiyle aşmaya koyulmuştur. "Varoluşsal kriz" tezleri insanlığı, yaşanan katliamlar ve felaketler karşısında kaderciliğe götürüp silahsızlandırmaktan başka bir şeye yaramıyor.

Kongre bu gerçeğe ışık tutarak, programını yenilemeliydi. Ancak kapitalizmin varoluşsal krizden çıkışa yönelik atılımları değerlendirme konusu bile yapılmıyor, yokmuş gibi davranılıyor.

2) MLKP programı emperyalist küreselleşmenin bütünleşik yapısından bahsediyor. Programda "uluslararası tekellerin bütünleşik dünya pazarında tam hakimiyeti"nden bahsediliyor. Kim bu tekeller? Elon Musk'ın ya da AliBaba'nın "bütünleşik dünya pazarında tam hakimiyeti"nden söz edilebilir mi?Açık ki bu anlayış anti bilimseldir. Emperyalist küreselleşmenin "bütünleşik yapısı" tedarik zincirlerinin parçalanmasıyla kendini ortaya koyan bir netlikte parçalanmıştır. Sistem yeniden çok kutuplu bir nitelik kazanmıştır. 

7'inci kongre bu gelişmeleri yalnızca "siyasal durum" biçiminde değerlendirmiş ve geçmiştir.

3) Bölgesel ve küresel saflaşma yeni bir paylaşım savaşına sürüklenirken, bölgesel devrim kendini dayatmaktadır. İran ve Rojhilat ayaklanmaları, Afganistan halklarının Taliban'a karşı direnişi, Artsakh ve Gazze'nin işgali bölge devrimini zorunlu hale getirmiştir. Tüm gelişmeler bu yöndedir. Bölgesel devrim fikri, bir program düzeyinde somutlanarak buna ilişkin bölgesel politikalar acilen belirlenmeli, bölgedeki komünist hareketlerle amaç ve irade birliği sağlamak için nitelikli adımlar atılmalı, komünistler bölge devrimi perspektifiyle yeniden yapılanmalıdır.

Ancak 7'inci Kongre bölge devrimi perspektifini de 10 sene önce olduğu gibi slogan düzeyinde dile getirmiş, bu perspektife bilimsel, yani programatik-stratejik bir nitelik kazandıramamıştır.

4) Ortadoğu bölgesel devriminin kıvılcımı Rojava ve Kurdistan Devrimi'yle çakılmıştır. Kurdistan, Ortadoğu devriminin politik, askeri ve ideolojik merkezi konumundadır. Ancak komünist hareket Kurdistan topraklarında hala bölük pörçüktür. Politik bir güç olarak dört parça Kurdistan'da devrime katılma düzeyi dahi kazanamamaktadır. Gelişmeler, Kurdistanlı komünistlere "Derhal Partileşme!" emri veriyor. 

MLKP'nin 7'inci kongresi bu açıdan da ön açıcı, öncü bir sorumluluk ortaya koyamamıştır. 

5) MLKP programı Türkiye'yi mali ekonomik sömürge olarak nitelendiriyor. Yani Türkiye eskisinden çok daha bağımlı, hiçbir bağımsız iradesi yok diyor. Oysa kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası uyarınca,  tüm dünyada Hindistan, Türkiye gibi yeni emperyalist güçler doğmuştur. Türkiye, artık şüphe duymaya yer olmayacak bir biçimde bölgesel ve emperyalist bir devlettir. AKP-MHP iktidarının burjuvaziye ve topluma sunduğu temel argüman da budur. Burjuva partiler de burjuvazinin bu yönelimini AKP-MHP'den daha iyi savunma iddiasıyla rekabet ediyor. 

Emperyalist bir devletin mali ekonomik sömürge olduğunu savunursanız bu sizi ulusalcılığa götürür. Oysa savaşmanız gereken bizzat kendi burjuvalarınızdır. Bunu kavrarsanız, kendi burjuvalarınıza yedeklenmez, çok uluslu tekeller ve bölgesel yayılmacılıkla karşı daha net bir duruşla savaşırsınız. Türkiye solundaki temel saflaşma da bu temeldedir. MLKP'nin mali ekonomik sömürge tezi bu saflaşmada özgürlükçü-demokratik solun değil ulusalcıların safında yer alıyor. 7'inci kongre bu anti-bilimsel tezi mahkum edemediği gibi; mali ekonomik sömürge tezini savunacak yeni argümanlar da öne sürememiştir.

6) MLKP programı, bir yandan faşizm tespiti yapıp demokratik devrimi öte yandan "sınıfa karşı sınıf" politikasını yansıtan anlayışları savunuyor. Bu eklektik yaklaşım ittifak politikasına yansıyor. 

MLKP, burjuvaziyi 2 cephe olarak tarif ediyor. Burjuvazinin cepheleşmesi, uzlaşı eğilimlerinin ortadan kalkıp birbiriyle savaş haline geçişi ifade eder. Örneğin Suriye'de burjuvazi Esad ve ÖSO; Filistin'de Hamas ve El Fetih iki cephe olarak ifade edilebilir. M.Kemal ve Abdülhamid'in 2 cephe olduğu ileri sürülebilir. Oysa, günümüzde TC burjuvazisi 'devlet bekası' olarak adlandırılan her konuda ortak hareket etmektedir. Halklara karşı izlenen tutumda ise Havuç-sopa taktiği izlenmektedir. Burjuvazinin klikleri arasında yalnızca saflaşmadan söz edilebilir.

Burjuvazinin çelişkilerini abartan 2 cephe yaklaşımı, kitlelerin burjuvazinin iki safından birine yedeklenmesi sorununu besleyen bir yerde duruyor. Emperyalizme mücadele hamasetinden etkilenenler AKP-MHP 'cephesine'; demokrasi hamasetinden etkilenenler ise 6'lı masa 'cephesi'ne yedekleniyor. Oysa bu 'iki cephe' de hem emperyalizmle uzlaşı hem de demokrasinin reddi bakımından stratejik olarak birlik halindedir. Cephesel niteliğe ulaşan bir çelişki bugün için yoktur.

Öte yandan, faşizmin olduğu bir yerde komünistlerin, faşizmi alt etmek için liberallerle de ittifak yapmayı öngörmesi gerekir. Bulgaristan'dan Çin'e faşizme karşı birleşik cephe deneyimleri, enternasyonal kararları bunu söyler. Rojava örneği daha güncel olarak bu realiteye tanıklık etmektedir. İstanbul sözleşmesi, LGBTQ+ hakları, cemevlerine statü, anadil, IŞİD'in yargılanması gibi konularda bu taktik ittifak pratik olarak da ortaya konmuştur. MLKP ise seçim politikalarındaki utangaç boykotçulukta da görüldüğü üzere "sınıfa karşı sınıf" anlayışının ürünü bir apolitizmle hareket etmiştir. Bu "sol komünist" anlayış, sınıfa karşı sorumlulukların da yerine getirilmemesine yol açmış, komünistlerin bağımsız ve örgütlü bir güç olarak varoluşunu akamete uğratmıştır. 

7'inci Kongre, anti-bilimsel, abartılı 2 cephe tezlerini ve bu tezin tam karşısına sürüklenen 'sol komünist' pratiğini eleştirmeliydi. Bu tezlerin beslediği, kitleleri burjuvaziden koparamama pratiğine özeleştirel yaklaşmalıydı. Ancak aynı ezber tekrarlanıyor.

7) MLKP yaklaşık 15 senedir sosyalizmin sorunlarını tartışıyor. Bu kapsamda yapılan sayısız iç ve açık tartışma oldu. Ancak bu tartışmalardan 7 Kongre kararlarına yansıyan tek bir kelimenin bile olmaması, iradeleşememe sorununun en çarpıcı örneklerinden biridir. 

Bunun tam tersine, 7'inci Kongre, kendisini dünya sosyalist hareketinin krizinin ve yeniden yapılanma ihtiyacının dışında tutuyor. Geçmişe şartlanmayı bırakıp, program ve strateji birliğini esas alarak yeni birlik devrimlerini gerçekleştirmeyi önüne koymak yerine kendini "oluşum halinde etkin bir prototip" olarak tanımlıyor. Yani kendini amaçlaştırıyor. 

Düşünelim, 15 sene boyunca geçmişten dersler çıkarmalıyız diyorsunuz. Yüzlerce eleştiri alıyorsunuz. Fakat hala programınızda "sosyalizmin çetin mevzisi Arnavutluk" yazıyor. Hala geri dönüşler sorununu "ihanet" ve "bürokratik çürüme" olarak görüyorsunuz. Böyle olursa, politika dahi yapamaz bir duruma gelirsiniz. Kendi yaklaşımlarınızın kaynaklık ettiği sorunları da ihanet ve tasfiyeci hainlerin partimize saldırıları yüzeyselliğiyle görmeniz, bilimsel sosyalizmden uzaklaşma gerçeğinizle yüzleşmekten korkmanız kaçınılmaz hale gelir.

7'inci kongrenin iradeleşmesi gereken gündemlerinden biri de buydu. Ancak bunun tam tersi bir şartlanma ve çözüm noktasında iradeleşememe bu açıdan da çarpıcı bir biçimde yansıyor.

8) MLKP, güncel siyasal gelişmeleri analiz ederken, Rusya - Ukrayna savaşı üzerinden yaptığı analizde, sosyalizm iddialı güçlerin 3 biçimde saflaştığını ifade ediyor. Bu saflaşmada, bazı kesimlerin Ukrayna ve Batı faşizmine, bazılarının ise Rus işgalciliğine yedeklendiğine dikkat çekiyor. Komünistlerin bu iki çizginin de dışında kalarak, anti emperyalist, anti sömürgeci, bağımsız, halkçı, cins özgürlükçü bir tutum izlemesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bu, kuşkusuz doğru bir analizdir. 

Ancak Kongre, aynı sorunun Ortadoğu'da da yaşandığını öngöremiyor. Bunun sonucunda, Gazze'de patlayan savaşta, işgale karşı Hamas'ı koşulsuz destekleme sağcılığına savruluyor. Tıpkı Zelenski'yi koşulsuz destekleyen Avrupa'lı 'sosyal demokrat'ların düştüğü konuma düşüyor. Bunun sorumluluğu da 3'üncü yol çizgisini Ortadoğu özgülünde analiz edemeyen MLKP 7'inci Kongresi'dir.

Sonuç olarak MLKP, 6'ıncı kongrede, hatta çok daha önceden öngöremediği ya da çözemediği gündemleriyle 7'inci kongrede de yüzleşememiştir. Geçmişten bugüne ertelenen ve acilen çözüm bekleyen sorunlar yanıtlanamamıştır. Amaç ve yol birliği bakımından temel olan birçok konuda iradeleşme sağlanamamıştır. Bunlar savaşan bir komünist partide 'intihar' anlamına bile gelebilir.


Marksist Leninist Komünistlerin dikkatine;

Amaç ve yol birliğinin geliştirilememesi sorunu; soykırımcı bölgesel savaş saldırıları altında ağır bir çözülmeyle, dağılmayla ya da saflaşmayla sonuçlanabilir.

Tarihten günümüze, teorik ve siyasal sorunların çözümü bakımından iradeleşememenin sonucunun ideolojik birliği yitirmekle sonuçlanacağı açıktır.

MLKP'nin yeni belirlenen Merkez Komitesi ise adeta yangına körükle gidiyor.

Kendi içsel sorunlarını çözemediğinin, böyle bir iradeleşme düzeyi kazanamadığının öz eleştirisini vermek yerine, kendisini dışında kabul ettiği tasfiyeciliğe karşı mücadele bayrağını yükseltme çağrısı yapıyor.

Bunun varacağı tek şey polisiye yöntemler ya da yeni bürokratik entrikalar yoluyla iç mücadele kanallarını daha fazla kapatmaya çalışmaktır.

Bu yol tasfiyeciliğin, tasfiyeci kliğin yoludur, çıkmazdır.

Bu yolda ısrar etmek, geçmişte başka partileri çıkmaza sürüklediği gibi MLKP'yi de ağır bir dağılmayla yüz yüze getirebilir.

Bunun önüne geçmenin tek yolu, amaç ve yol birliğini geliştirmektir.

Komünistler, yeni bir konrge yapılmasını beklemeksizin fikirsel etkileşim ve açık ideolojik mücadele kanallarını geliştirmelidir.

Dünya devrim tarihinde çok ama çok kritik bir eşikten geçmekte olduklarının bilinciyle, 5 yıl daha kaybetmeden Bölge ve Dünya devriminin sorunlarını çözüme kavuşturmak üzere teori ve program üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmalı, demokratik, ekolojik ve özgürlükçü bir pratik hatla gelişmelere müdahale etmelidir.

Tasfiyeciliğin, anti-bilimsel anlayışlarda ısrarın, ilkesiz ayrılıkların, hizipleşmenin, bürokratik entrikaların yolundan değil; Birlik Mücadele Zafer geleneğinin yolundan yürüyelim.

BİRLİK MÜCADELE ZAFER

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİRLİK MÜCADELE ZAFER GELENEĞİNİ YENİDEN AYAĞA KALDIRMAK İÇİN...

TASFİYECİLİĞE KARŞI MÜCADELEDE İBRAHİM KAYPAKKAYA