MARKSİST LENİNİST TEORİDE GELİŞİMİN YÖNÜ
Marksist Leninist teoride göze çarpan ilk sorun dağınıklıktır. Binlerce parçaya bölünmüş grupların her biri teoriyi bir tarafından çekiştiriyor. Marksizm-Leninizm’i farklı gruplarla ve halklarla birlikte geliştirme bakış açısı, araç ve örgütlülüğü neredeyse yok. Teorik çalışma, Marksizm Leninizm iddialı grupların geçmişini subjektif biçimde savunmayı meslek edinen birkaç kişiye emanet edilmiş. Bu da küçük fikir ayrılıklarını kaşımayı, gerici hizipleşmeleri savunmayı tarz haline getiren bir yaklaşıma yol açıyor. Stalinizm, Troçkizm, Maoizm, Hocacılık gibi 20.yy siyasal krizlerinin ürünü olan suni saflaşmalar tekrar tekrar ısıtarak teori alanında varlık hakkı kazanmaya çalışan gruplar var. Komünist hareketin gerçek gündemlerinden kopuk bu yaklaşım tarihsel araştırmanın ötesine geçmiyor. Sonu gelmez gereksiz bilgi yığınıyla zaman harcamak Marksist Leninist teorinin ihtiyacı gibi gösteriliyor. Ancak ML teorinin ihtiyacı tarihçilik değil devrimciliktir.
Türkiye-Kurdistan sosyalist hareketinde durum, genel tabloya benzer. Bunun ötesinde, Türkiye-Kurdistan Marsist Leninist hareketin dönemsel olarak güçlü olduğu yerlerden biri. Sorunlar da imkanlar da oldukça güçlü. Fakat saflaşmalar teorik akımlara göre değil, politik konumlanış, yani somut durumun somut analizi temelinde. Didişme yanlısı gruplar için bu bir zayıflık. Etkileşimli teorik gelişim için ise olumludur. Bu tablo, ‘68-80’li yılların pratik özeleştirisidir.
Turkiye-Kurdistan’daki sosyalizm akımlarını inceleyelim. TİP, Sol Parti, EHP, Komala, KKP, bir kısım CHP’li ve YNK’li politik tutumlarıyla birbirlerine zıt olmakla birlikte Marksizmi savunma iddiasında. TKP-ML, MKP Maoizmi; TKP, HKP, EMEP, TÖP, Halkevleri, SİP, DİP, DKP, MLKP, DHKP-C, TİKB, TKEP-L, TKİP Marksizm-Leninizmi savunma iddiasında. Post Marksizmi savunan ise PKK, Yeşil Sol Parti ve birkaç CHP’li.
Marksizm ve Post Marksizm iddialı akımlar teorik etkileşimde. Bu etkileşim, akımların dergilerinde yapılan polemikler, çağrılar, ortak değerlendirmeler, yer yer birleşme çabalarında karşılığını buluyor. Sosyalist teori penceresinden bakıldığında tablo olumludur. Çünkü işçi sınıfı ve ezilenlerin çıkarı birliktir. Marksizm-Leninizm iddialı akımlar ise bu açıdan en kapalı kesimi oluşturuyor. Teorik açıdan eleştiri-özeleştiri, Marksizm-Leninizmi birlikte geliştirme çabası sıfıra yakındır. Birliğe yönelik herhangi bir çaba ise yoktur. Birlik gündemi mücadele birliğine indirgeniyor. Gruplar, AEP, ÇKP, SBKP gibi dünyadaki geçmiş saflaşmalardan birine yedeklenerek veya iddialarını köpürterek siyasal konfor alanı ve teoride varlık hakkı kazanmaya çalışıyor.
1- Katı Muhafazakârlık Aşılmalıdır
Sürekli geçmişe tutunmaya çalışan, Marksist Leninist grupların bin parçaya bölünmüş dağınıklığını meşru göstermeye çalışan grupların yaklaşımı kişisel-grupsal konfor alanlarını korumak, bunun uğruna her türlü tasfiyeciliği reva görmek, sürekli ayrışma kışkırtıcılığı yapmaktır. Oysa, örneğin Mao Zedung ve Enver Hoca’nın felsefeye yaklaşımı niçin komünistlerin ayrışmasını gerektirsin? Mao’nun ve Stalin’in parti modelleri katı biçimde bugüne yedirilmeye çalışılmadıkça neden ayrışmayı gerektirsin? Bunlar, dönemin deneyimleri kapsamında ele alınıp, incelenebilecek sosyalizm mücadelesinin birikimleri ve kazanımlarıdır. Bunlar, hali hazırda her grup içinde tartışılmakta olan, fikir ayrılıklarının olduğu konular. Tasfiyeciler, bu sorunları tartışarak ayrılmıştık diyor. Fakat geçmişlerinin olumsuz sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçıyor.
‘Enver Hocacılık’ örneği gerçekten çarpıcı! Komünistler hala programlarında Arnavutluk’u “sosyalizmin çetin mevzisi” olarak nitelendiriyor. 'Çetin mevzi' çıkarları uğruna Kenan Evren faşist darbesini kutlamış, SSCB’ye cephe alırken ABD’yle ilişkiler geliştirmiş, inanç özgürlüğünü yasaklayacak kadar ‘maddeci’ yasa çıkarırken işçi sınıfını, üretici güçleri, enternasyonalizmi geliştirmede anlamlı bir mesafe kat edememiş, nitekim SSCB’den sadece bir sene sonra AB-ABD kapitalizmine direnmeden teslim olmuş... Fakat yine de 'çetin mevzi' Arnavutluk! Katı Maoculuk bundan beter! Öyle ki kimi gruplar hala Çin’de sosyalizmin izini arıyor. Latin Amerika deneyimlerini çarpıtarak her şeyi gerillanın sırtına yükleyen, halk mücadelesini yok sayan anlayışlar ise büyük ölçüde tasfiye oldu... Tüm bu anlayışlar aşiret yapısının korunduğu çevre ülkelerde daha karikatürist bir hal alıyor. Türkiye ve Kurdistan’lı komünistler durumun yabancısı değil.
Marksist Leninist teori ve örgütlerin dağınıklığının bir nedeni de teorik tutukluk ve 20. yy’ın tasfiyeci saflaşmasını sürdürme çabasıdır. Sosyalizmin deneyimlerine kaskatı bağlı kalmaya çalışma dogmatizmidir. Bunu 21. yy’da sürdürmek akıl dışıdır. Katı dogmatizm Marksist Leninist teorinin önündeki en büyük engeldir.
2- Eklektizm Aşılmalıdır
Katı dogmatizmin dışına çıkmaya çalışan gruplar güncel sokak mücadelelerini esas alarak dogmalarıyla yüzleşme yönelimine girdi. Bu yönelim, Marksist Leninistleri teori ve pratikte doğru bir zemine taşıdı. Sosyalizm mücadelesinin güncel görevleriyle organik bir ilişki kurmasını sağladı. Ne ki geçmişin yüküyle hesaplaşma özgüveni kazanılamadı. Örneğin, hala asgari ücret 4 kişilik bir aile üzerinden hesaplanır yanılgısı hükmünü sürüyor. (Asgari ücret bırakın 4 kişiyi 2 kişiyi bile kurtarmıyor. Sistem aile yapısını değiştiriyor.) Nasıl oluyor bu? Dogmatizm en baştan "Hayır, Marks dedi, 4 kişi üzerinden hesaplanır" der. Eklektizm ise "4 kişi üzerinden hesaplanır ama sömürüyü artıyor o nedenle 2 kişi gibi görünüyor" der. İşte size coğrafyamıza has, tipik bir takiyecilik örneği. Oysa, emek-sermaye çelişkisini esas almak için Marx’ın öngördüğü biçimde kapitalist üretim tarzını savunmak gerekmez. Eklektizm, yani bir oradan bir de buradan alalım, hem böyle hem de böyle görünelim yaklaşımları aşılmalıdır. Eklektizmin siyasal mücadelede karşılığı oportunizmdir. Marksist Leninist teoride yer almayan açılımlar bile “Marks da aynen böyle demişti” takiyesiyle ele alınmaya çalışıldıkça oportunizm aşılamaz. Teorik ve siyasal bütünlük kazanılamaz.
Oportunizm, teorinin gündemlerine ‘buradan bize ne çıkar’ faydacılığıyla bakmaktan teorik öngörüsünü, emekçiliğini stratejik düşünme ufkunu yitirmektir. Örneğin yaklaşık 20 senedir tartışılan dijital parayla ilgili, uzayda yaşam-sömürü ile ve yapay zekayla ilgili tek bir fikrinin olmamasıdır. Bu konulara dair tek bir yazı kaleme almamaktır. Çünkü oportunizmin her şeyde olduğu gibi teoride de genel fikri “Bekleyelim, görelim” fikirsizliğidir. Güncel ve önemli de olsa riskli alanlara girmemek, düşünsel emek harcamamak, iş işten geçtikten sonra hazır bilgileri bir araya getirmek oportunizmin teorik sorunlardaki karakteridir.
Başka bir örnek: Marks kapitalist çevrim krizleri 10 senede bir oluyor der. Fakat bu, ulusal ekonominin belirleyici olduğu 1800’lü yıllarda karşılığı olan bir tezdir. Bu tez 20 yy’da, yani emperyalizm döneminde karşılık bulmamıştır. 21’inci yy’da ise kapitalizm krizlerden çıkamıyor. Bambaşka bir ekonomik durum ortaya çıkmış durumda. Dogmatizm gözünü kapatır. hayır 10 senede bir kriz oldu siz görmüyorsunuz der. Daha iyi komünist olursanız bir gün siz de 10 senede bir kriz olduğunu görürsünüz diye ekler. Eklektizm ise aslında 10 senede bir olur ama bazen de olmuyor gibi anlaşılmaz şeylerle kafa karıştırıp durur. Oysa mesele açık: yeni dönem yeni analiz yapmayı gerektirir. Bu emeği ortaya koymaya yanaşmayan günümüz ‘Marksist’ ‘Leninist’leri hazıra konma, var olan bilgileri birbirine ekleme kolaycılığından uzaklaşamıyor. Böyle yaparak dogmatizmi-eklektizmi altüst eden Marks ve Lenin’in kemiklerini sızlatmaya devam ediyor.
Seks işçiliği çok daha çarpıcı bir örnek. Marks çok net olarak seks işçiliğinin kapitalist üretim ilişkilerindeki yerini çözümleyememiştir. Daha doğrusu soruna ahlaki yaklaşarak yanlış çözümler. Dogmatizm -doğal olarak- her zamanki tutumunu takınarak “Hayır Marks haklıydı, siz haksızsınız” der. Eklektizm ise Marks haklıydı ama siz de haklısınız der.(!) Böyle olunca kim haklı anlaşılmaz. Dogmatizm ve eklektizmin ezeli kavgası yeniden sahnelenir. Rüzgar kimden yanaysa kavgayı o kazanır ve olay sulh ile çözülür.
Çünkü bu iki eğilim arasındaki çelişki sunidir. Hangi kavgayı verirse versin konfor alanlarının dışına çıkmaz. Dogmatizmin konfor alanı; birkaç ezberle kurduğu düşünsel alanı sayesinde mücadelenin sıcak gündemlerinde terlememe rahatlığıdır. Eklektizmin konfor alanı ise hazıra konma tembelliği ve buradan nemalanma kolaycılığıdır.
Bu teorik körlük pandemi döneminde net olarak görüldü. Salgınlar, biyolojik savaşlar, pandemiler hiç değilse son 30 senedir sosyalist mücadelenin gündeminde. Ancak, teoriyi kimseye bırakmayan sözde stratejik önderler göz göre göre gelen salgın karşısında afalladı. İşin içinden çıkamayınca salgını “sınıf savaşımında istisnai ara dönem” olarak görme saflığına düştü. Burjuvazi ise bu boşluğu karşı hamle fırsatına dönüştürüp, emeği, ezilenleri, onların öncülerini avucunun içine almaya çalıştı. Komünistler en çok gelişebileceği bu dönem en ağır darbeleri yedi, büyük bir güç kaybı yaşadı. Eklektizmin veya oportunizmin sonu işte bu!
Örnekler arttırılabilir. Ancak bu başlık bakımından yeterlidir. Marksist Leninist teori önünde duran gerçek gündemlerin peşinden yönsüzce değil ama önsel kaygılara kapılmadan ilerlenmelidir. Teoride gelişimin yolu bu. Koşmak isteyen çocuk annesinin elini bırakmalı. Bu annenin inkârı anlamına gelmez.
Teorinin İhtiyacı Tasfiyeci Grupçuluk Değil Birliktir
Marksist Leninistler şu gerçekle yüzleşmeli: Marksizm Leninizm sayısız kez sınandı. Marksizm Leninizm iddialı grupların gerçekleştirdiği tüm devrimler ise yenildi. Bugün, Marksizm Leninizm adına mutlak doğru denilebilecek bir otorite yok. Dolayısıyla Marksizm Leninizmi ülke deneyimlerine veya Troçki, Stalin, Enver Hoca, Gramshi gibi kişilere indirgemek ve bağlaşıklarından koparmak yanlıştır. Bu gerçekle yüzleşilirse, Marksist Leninistlerin ortak siyasal programlar altında birleşmesinin önünde teorik açıdan herhangi bir engelin olmadığı da ortaya çıkar. Siyasal-örgütsel sorunlar ve ayrışmalar bu bilinçle ele alınmalı, giderilmelidir.
Dolayısıyla Marksist Leninist Teori’nin karşısında iki temel gündem yer alıyor. İlki katı dogmatizm ile onun tamamlayıcı unsuru olan eklektizmi aşmak diğeri ise devrimci tarzda gelişme özgüveninin önünü açacak teorik derinliği kazanmaktır. Bu ikisi bin parçaya bölünen Marksist Leninistlerin önüne yeni birlik devrimlerinden başka bir yol bırakmıyor. Birlik karşıtlarının konforlarından başka kaybedecek hiçbir şeyi bulunmuyor.
Marksist Leninistlerin birliğinin, sosyalist ideolojiler arasında etkileşimli bir mücadele birlikteliğinin önü açılmalıdır. Gelecek yüz yılda sosyalizm ideolojisi, 20 yy’dan bugüne uzanan fakat tümü de yenilgi alan ideolojilerin etkileşimi ve devrimci tarzda dönüşümüyle mümkün. Örneğin, Türkiye ve Kurdistan birleşik devrimi ile Kadın Devrimi çizgisinde saflaşan akımların birliğinin önünde ideolojik, politik ve teorik açıdan engel yoktur. Görüş ayrılıkları gruplar içinde de yaşanan ilkesel olmayan ayrılıklardır. Örgütlenme tarzına, güncel politikalara dair farklar hem giderilebilir hem de bunlar tek başına birliğin önünde engel değildir. Marksist Leninistler iç çekişmeyi, birbirleriyle didişmeyi bırakarak birleşmeli, Marksist Leninist teoriyi geliştirmenin yollarını birlikte büyütmelidir.
Yine Marksizm Leninizmi yasalcı ve Misak-ı Milli sınırları içinde kavrayan grupların da ilkesel bir farkı yoktur. Bu akımların yan yana gelmesi, iç gerilimi arttıracağı gibi gelişimi de arttıracaktır. Kitle enerjisi bozgunculuk yapanları, halkların çıkarlarına ihanet edenleri hızla eleyecektir. Türkiye ve Kurdistan’da Marksist Leninistler için ideolojik gelişimin yönü ideolojik birliği büyütmekten geçiyor. Bu, kendi tarihiyle yüzleşemeyen dogmatizm ile grupçu, faydacı, ben merkezcil oportunizmin aşılmasından geçiyor.
Komünist hareket zaferler kuşağının birleştirici enerjisi ve iradesiyle dogmatik ve oportunist savrulmaları aşıp bugünlere geldi. Gelişme, dogmatizm ve oportunizm geriletilerek sağlandı. Şimdi aynı yolu yürümek, oportunizmi ve dogmatizmi gerileterek ideolojik gelişme hedeflerinden milim şaşmamak gerekiyor.
YAŞASIN DEVRİM YAŞASIN SOSYALİZM
BİRLİK MÜCADELE ZAFER
Yorumlar
Yorum Gönder