SOSYALİST TEORİDE GELİŞİMİN YÖNÜ
Sovyetlerin çöküşüyle derinleşen sosyalizmin ideolojik krizi devam ediyor. Afganistan-Irak işgali ve 2008 krizinden sonra ise, sosyalizm iddialı akımlardaki saflaşma belirginleşti. Dünya genelinde üç ana akımdan söz edilebilir: Marksizm, Marksizm-Leninizm ve Post-Marksizm. Bu akımların reformist, revizyonist, oportunist, karşı devrimci ve devrimci türevleri var.
Marksizm,
sosyalizm savunusunu emek sermaye çelişkisi üzerinden tanımlıyor.
Anti-kapitalist tutum belirliyor. Bununla birlikte genellikle evrimsel
gelişmeyi savunuyor ve ulusal sınırlar içinde kalıyor. Marksizm, sosyalizm iddiasıyla yola çıkıp
bazı ülkelerde iktidara gelen güçlü bir ideolojik hegemonyadır.
Marksizm-Leninizm
ise sosyalizme evrimci değil devrimci yöntemlerle ulaşılabileceğini savunuyor.
Emperyalizm tezinden hareketle emek mücadelesinin yanına ezilen halkların
mücadelesini de ekliyor. Devrimleri yasa dışı bir örgütün öncülüğünde halkların
gerçekleştirebileceğini savunuyor. Marksizm-Leninizm 20. yy’da gerçekleşen
devrimlerde belirgin bir rol oynadı. Bunun karşısında, bu devrimlerin tümü yenildi. ML, gücü zayıflasa da bugün de tüm dünyada ideolojik-politik etkisini
ve gücünü korumaktadır.
Post Marksizm
ise, sosyalizme Marksizmin dışında ulaşılabilineceğini savunuyor. Anarşizm,
feminizm ve ulusal kurtuluş hareketleriyle ideolojik köprüler kuruyor.
Emek-sermaye çelişkisini temel çelişki görmeyi reddediyor. Birçok başlıkta
Marksizmin dışına çıkıyor. Türkiye-Kurdistan’da, Amerika’da, Afrika, Avrupa’da
sosyalizm iddiasıyla giderek güçlenen ve başarılar kazanan bir ideoloji olarak
karşımıza çıkıyor.
Sosyalist
ideoloji bu üç ideolojik akımın öncülüğünde 100 yıl boyunca kendini sınadı,
sınıyor. Bilindiği gibi bu üç akımın da toplumda güncel ve tarihsel karşılığı
bulunmaktadır. Üçü de kapitalizm karşıtı, sosyalizm iddialı fikir ve deneyimler
olarak önümüzde. Buna karşı üç akımda da sosyalizme ihanet eden hizipler var.
Hizipleriyle
birlikte üç ana akım da kendi sosyalizm tezlerinin doğru olduğundan hareketle
savunduğunun dışındaki akımları sosyalist görmeme eğiliminde, kendi safını
büyütme geliştirme iddiasında. Bu her teori için doğal bir yönelimdir. Ancak
sosyalizmin ideolojik krizi sürüyor. Ve sosyalist akımlar 100 yıldır, özelde de
1974 ve 2008 krizinden bugüne sosyalizmin ideolojik krizini aşamadı. Bu nedenle
sosyalizmi savunan ya da eleştiren her kesim bu akımlarla hem yüzleşmek hem de
hesaplaşmak zorunda. İdeolojik gelişimin yolu buradan geçiyor.
Bu yüzleşme ya da
hesaplaşmanın biçimine ilişkin yaklaşım ve yöntem sorunları üç ideolojik akımda
da yer almaktadır. Doğru yaklaşım karşı devrimci, revizyonist, dogmatik,
oportunist hiziplerin ayrıştırılması ve sosyalizmin krizinin aşılmasında
belirleyici rol oynayacaktır. Bu açıdan birkaç başlık öne çıkıyor.
1- Muhafazakâr Sosyalizm
Başlıca yaklaşım
sorunu muhafazakâr sosyalizmci anlayıştır. Muhafazakâr sosyalizm, sosyalizmi
savunma adı altında kendi savunduğu teorinin pratiğini mutlaklaştıran,
yenilgiyi dahi kabul etmeyen bir tutum takınıyor. Kapitalist saldırı ve kara
propaganda furyası bu tür anlayışları tetikliyor. Örneğin, kaba bir SSCB, ÇKP,
Küba hatta Kuzey Kore savunusu bunun başını çekiyor. Avrupa’daki kimi sosyal
demokrat partiler de benzer yaklaşımla hareket ediyor, herhangi bir düşünsel
muhasebeye yanaşmıyor. Sosyalizm adına her kesime ağır biçimlerde saldıran
Arnavutluk deneyimi, SSCB’den bir sene sonra direnmeksizin kapitalizme teslim
oluyor. 21’inci yüzyılın ‘Enver Hocacı’ları ise programlarında Arnavutluk
deneyimini “sosyalizmin çetin mevzisi” diye savunuyor. Bu tür yaklaşımların
kendini yaşatma boş çabasından başka anlamı yoktur. Boş çaba çünkü onlarca kez
sınanmış bir şey teori değil, deneyimdir. Defalarca yenilgi almış bir deneyimi
olduğu gibi savunmanın bilimsel karşılığı yoktur. Toplumsal mücadelede ise
bunun adı cinayettir. Ayrıca, gerçeği inkâr ederek kendi varlığınızı da
sürdüremez, çürürsünüz. Bugün, sosyalizm iddialı akımlardan geçmişlerine sıkı
sıkıya bağlı hiziplerin teori alanından giderek uzaklaşması, yapısal olarak
kastlaşması ve çürümesi buradan ileri geliyor. Çünkü bu akımların teorisyenleri
ezberlerinden vazgeçemiyor.
Muhafazakar
sosyalist anlayış bu yaklaşımı ideolojik netlik diye pazarlayıp sosyalist önderleri kendilerine yandaş gösteriyor. Lenin 1800’lü yılların
sonlarında Marksizmi işçi sınıfını savunan bir değil tek teori olarak
tanımlamıştı. Bu ideolojik netlik kendini sınamak isteyen bir teori bakımından
anlamlıdır. Yüz yıl boyunca kendini sınayan bir teori bakımından ise hiçliktir.
Sosyalizmin önderleri de muhafazakarlıkla değil yenilenmeci tarzlarıyla önderleşti.
Altını kalın
çizgilerle çizmek gerekiyor: Sosyalizm, 20’inci yüzyılda çok kesin ve ağır bir
yenilgi aldı. Sadece pratik deneyimler değil, o deneyimleri yaratan-besleyen
teoriler de yenildi. Bugünkü kapitalist barbarlık, sosyalizmin ideolojik krizi
ve sosyalizm mücadelesindeki güncel gelişmeler bu gerçeği inkâr etmeye yer
tanımıyor. Sosyalizmin yenilgilerinin sonuçlarını tüm insanlık yaşıyor.
Milyonlarca insan öldü, ölüyor. Yanlışı ortaya koymak yerine halkları aldatmaya
çalışan lafazanlığın sosyalizmin geleceğinde yeri yoktur.
2- Kaderci Sosyalizm
Bir diğer sorunlu
yaklaşım, yenilgilere ‘erken doğum’, sosyalizmin temeli zayıf vb. gerekçelerle
yaklaşan kaderci sosyalizmdir. Yine her akımda bunun izleri var. Kaderciler,
proletarya ve üretim araçları zayıfken sosyalizm inşa edilemez diyor.
Yenilgileri de kaçınılmaz olarak gösteriyor. Oysa proleterya zayıfken,
kapitalizm, feodalizm, burjuvazi, derebeyleri ve çürüme de zayıf. Kaderciler
bunun ayırtına varamıyor.
Kaderci
sosyalistler insan iradesini, tarihte insanın rolünü “altyapı üst yapıyı
belirler” tezinden hareketle kabaca yadsıyor. Bu indirgemeci ve tek yönlü
yaklaşım 68 devrimci yükseliş yıllarında sosyalizme büyük kazanımlar elde
ettiren Che Guevera’ya bile küçük burjuva maceracısı yaftalamasında bulunuyor.
Yine, adanmış devrimciliğin bugünkü örneklerine benzer bir aydın kibriyle
yaklaşıyor. Oysa altyapı ve üstyapı ilişkileri arasında karşılıklı bir yeniden
üretim süreci vardır. Tarihsel bir anda, hangisinin belirleyici olduğu
görecelidir. Örneğin Kobane’de üstyapı altyapıyı değiştirmiş, onu yeniden
kurmuştur. Yaklaşık 500 savaşçı, onlarca kapitalist devletin, bölgesel faşist
iktidarların kendilerine sunduğu tüm seçenekleri reddederek tarihsel akışı
alt-üst etmiştir. Rojava Devrimi’ni altyapı değil, altyapıyı yere çalan üst
yapı belirlemiştir. Bu 500 savaşçı,
‘devrimin tarihsel koşulları olgunlaşmadı’ diyen kaderci ukalaları dinleseydi
bugün Rojava Devrimi’nden bahsediyor olamazdık. Sosyalizm altyapıcı
lafazanlıklarla değil “Hayal Gücü İktidara”, “Her yürek devrimci bir hücredir”
sloganlarıyla gelişti.
Kadercilik, her
şeyden önce tarih dışıdır. Tarih;
eşitlik, adalet özgürlük talebi etrafında birleşen halkların yanlış ya da eksik
politik-ideolojik tercihleri nedeniyle ellerine geçen fırsatları kaçırdığına
veya yenildiğine tanıklık etti. Fransa, Almanya, Amerika hatta İngiltere’deki
yenilgileri inceleyelim: Sosyalizmin altyapısı gelişkindir. Yenilgiler ve
başarısızlıklar öznel nedenlerledir. Başarılar da yine yenilgilerden çıkarılan
öznel başarılarla elde edilmiştir. Rusya, Çin gibi kapitalist gelişmenin
sınırlı olduğu yerlerde, Küba gibi küçük bir adada bile sosyalizm adına
kazanılan başarılar kaderciliğin yanlış olduğunu gösteriyor. Sömürüsüz yaşam
kapitalizmden önce de mümkündü. Komünal toplum deneyimleri bunu ortaya koydu.
Sosyalizmi, en genel anlamıyla sömürüsüz yaşamı kurmak için kapitalizmi yaratmak gerekmiyordu. Bugünkü distopik Dünya atmosferi de sosyalizm
için erken davranıldığını değil geç kalındığını söylüyor.
Kadercilik ideolojik açıdan da sorunlu! Kaderci sosyalizm bugünü yaşamaya mecburduk diyor.
Bu ideolojik değil tinsel duruştur. İdeoloji insanların sırtını sıvazlamak için
değil, toplumsal sorunları kavrayıp değiştirmek için var. İnsanlığın neden
sosyalizme ulaşamayarak yok olma sınırına geldiği nesnel ideolojik temele
oturtulmalıdır. Burada birçok akım, insanı kutsayan-yücelten yaklaşımlar içine
girdiği için tıkanıyor. Oysa insan ve doğa tarihin ürünü olduğuna ve
değişebildiğine göre; insanı ve doğayı yücelten, öven önsel yaklaşımları
reddetmek gerekiyor.
Kaderciliğin
başka bir tezahürü de kendiliğindenciliktir. Bu yaklaşım insanlığın
kendiliğinden sosyalizme yöneleceğini salık veriyor. Sosyalizm iddialı tüm
akımların çeşitli hiziplerinde kendiliğindenciliğe ilişkin yaklaşımlar söz
konusu. Oysa yok oluş gerçeği bugün çok daha güçlü bir seçenek olarak
karşımızda. 10 sene içinde dünyanın geri dönüşü olmayan bir yıkımı söz konusu!
Özetle, kaderciler insanlığı yatıştırarak uyutmak ve cennet vaat etmekten başka
bir şey söylemiyor.
Bugüne kadarki
biyolojik yaşamı içinde doğa ve insan yok olmak üzere. Tarih, gezegendeki tüm
biyolojik yaşamın evrimi ya da yok oluşu yönünde ilerliyor. Bu konjonktür, hem
doğanın hem de insanın önüne, yalnızca sosyal olarak değil biyolojik olarak da
onu yaratan maddi zeminden özgürleşmeyi şart koşuyor. İnsanlığın kurtuluşu,
evrenle ve birbiriyle uyumlu bir yeniden oluşum sürecine girmekten geçiyor.
Teknik ona bu imkânı sunuyor. Teorik gelişmenin yönü felsefede insan merkezcil
yaklaşımların, kaba materyalist canlı-cansız ve madde-bilinç ayrımının evrimsel
uyum ve gelişim öngörüsüyle aşılmasından geçiyor.
3- Tarihsel Birikimci Sosyalizm
Teorik gelişmenin
başka bir yönü tarihsel birikimciliği aşmaktır. Bu anlayış 100 senenin siyasal
tarih için kısa olduğunu belirterek, var olan teorilerden birini sınamaya devam
etmeyi öneriyor. Hatta sosyalizm iddialı akımlar iç saflaşmayı büyütüp ideolojik akımlar arası etkileşimin önüne geçmek için, teorik safları
cepheleştirme çağrısı yapıyor. Bu yönelim her teorik akımda güçlüdür.
Ancak bu yönelim
sosyalizmin tarihsel ve güncel olarak ideolojik krizini aşamadığı bugünün
koşullarında anti-sosyalist ve bağnazcadır. Defalarca yenilen akımların ‘Bizi
izlemeye devam edin’ rahatlığında olması pişkinliktir. Tarihsel deneyim
yadsınamaz, yok sayılamaz. Bugün varlığını sürdüren ideolojik saflar belirli
bir birikimi temsil ediyor. Fakat bugün yaşanan dehşetli bir yok oluştur. Bu
gerçekten hareket etmeyen hiçbir yaklaşım insanlığı ve gezegeni yok oluştan
kurtaramaz. Bunca sınanma ve yok oluş gerçeği tarihsel birikimi görmezden
gelmeyen fakat kopuşlara doğru yürüyen yeni bir sosyalist teorik inşayı
koşulluyor.
20. yy’daki
cepheleşme de eleştirel bir gözle sorgulanmalı. Birinci ve ikinci savaş ile ‘68
devrimci dalgası döneminde, sosyalizm iddialı akımlar birbiri karşısında
cepheleşti, hegemonya alanlarında biri diğerine yaşam hakkı tanımadı. Bunun
genel ve bölgesel sonuçları ortada. Cepheleşme, kısmi-dönemsel başarılar elde
ettirdiyse de koskoca bir yüzyılı kapitalizme kazandırdı. Sosyalizm ise hem
genelde hem de ayrı ayrı deneyimlerde ağır siyasal-ideolojik yenilgiler aldı.
Yenilgiler insanlığı ve gezegeni yok oluşa sürüklerken, sosyalizm iddialı
akımlar binlerce parçaya dağıldı. Savaş yıllarınca, güncel politikada veya kendini
sınama anlarında kısmen anlaşılabilecek cepheleştirme siyasetinin ideolojik
cepheleşmeye dönüşmesi, sosyalist ideolojiyi donuklaştırdı. Etkileşimi
sürdürerek sosyalizmi evrenselleştirmenin yerini kendini esas alma ve tüm
dünyaya dayatma yaklaşımı aldı. Sosyalizm iddialı akımlar hala bölgesel
niteliklerini aşamadaysa, bunun suçlusu etkileşime kapalı cepheleştirme,
karşıtlık yaratarak kendini korumaya çalışma siyasetidir.
Bugün hala,
sosyalizm iddialı akımlar arasında, ideolojik mücadeleyi sertleştirme; daha
kendi içlerinde bile saflaşamamış akımları cepheleştirme, kendinden başkasına
yaşam şansı tanımama yaklaşımı güçlü. Sosyalizm iddialı akımlar saflarını
netleştirmeli ama bir o kadar da özeleştirel bir etkileşim halinde olmalı.
Sosyalizmin yolunu açmak için özeleştiri ve siyasal-ideolojik etkileşime de
ihtiyaç var. İdeolojik gelişiminin bugünkü ölçüsü; sosyalizm iddialı akımların
etkileşimi; kapitalizme, patriarkaya ve devletlere karşı stratejik mücadele
birliğinin geliştirilmesidir.
Bunun tersini yapan,
Stalingrad’da faşizme karşı mücadele ediyormuşçasına bir üslupla herkese savaş
açan ideologlar hala var. Bunlar herkesten çok bildiği iddiasında fakat teori
alanında yakınmak ve geçmişe öykünmek dışında, geleceğe dair tek bir üretimi
yok. Böyleleri yalnızca çocukları güldürüyor.
YAŞASIN DEVRİM YAŞASIN SOSYALİZM
BİRLİK MÜCADELE ZAFER
Yorumlar
Yorum Gönder